22 Ağustos 2011 Pazartesi

Korkunç Bir Seneye Merhaba!

Üzülerek söylüyorum ki artık bir ygs-lys hazırlık öğrencisiyim. İki gündür kitap taşımaktan kollarım koptu. Üzülmekle kalmıyor şu an ağlıyorum.
İzlemek istediğim filmler, okumak istediğim yüzlerce kitap, gözlerim kızarıncaya kadar başında durduğum bilgisayar hepinize elvedaaa... Gelsin matematik soruları, gitsin edebiyat konuları.
Keşke dediğimi yapabilsem de gerçekten hırslı bir öğrenci olup son senemi iyi değerlendirebilsem. Ancak birkaç hafta sonra yine filmlere, kitaplara dalıp ders çalışmayı unutacakmışım gibi geliyor, hayırlısı.
Sene sonunda şuraya gelip Edebiyat'ı kazandım demek için can atıyorum.
Eğer ordaysanız bana başarılar dileyin :'(

7 Ağustos 2011 Pazar

Merhaba ben ölü bir zombi


Şöyle sürekli blog yazanların hassstasıyım. Hani öyle böyle değil, bulup hepsinin yanaklarını sıkmak istiyorum. Zira ne sıkıcı iştir, öyle üşeniyorum öyle üşeniyorum ki bir şeyler anlatmaya. Oysa başkası anlatınca ne kadar çekici geliyor, nasıl da seviyorum. Çok kral insanlar var mesela, hani 'king' cisinden.
Sıkıntıdan patlamak üzereyim. Sabah dersane sınavım var ama bu benim umrumda değil. Daha da açıkçası sınav zorunlu olmasaydı gitmezdim. Fakat bunun son şansım olduğunu öğrendim. Bir de ben gerçekten istediğim bölümde okumak istiyorum lan. Bunu söyleyerek aynı zamanda yatmayı, film izlemeyi, kitap okumayı vs. yani ders çalışmak dışında her şeyi yapmayı beceren benden başka güzel insan yoktur.
Ha film demişken bugün bir film izledim, çok güzeldi. Adıı ımms, Incendies.
Uzun zamandır ''haydi laylaylom takılalım kanka'' havalarında komedi filmlerine takmıştım fakat bugün hayatıma bir dramın girmesi güzel oldu. Acıyı vücudumda tekrar hissetmek güzel.
Böyle hüzünlü fimler izleyince aslında kendi problemlerimin su yüzeyine çıktığını, aslında onlara üzülüp ağladığımı da kimse bilmez be sevgili blog. Benim ağlamak için evcil acılara ihtiyacım var misal. İlla ki bir şeyler iteklesin beni, somut şeyler.
Neyse
Şimdi de Cashback diye bir film izliyorum ama 72. dakikasından sonrası olmadığı için film izlemek resmen işkenceye dönüştü. Bu filmin sonlandırıp yatmak dileğiyle.
Hoşçakalın!

16 Temmuz 2011 Cumartesi

All i do is dream of you


Bir kapsülün içine gizlenmiş ölümü beklemekteyiz. Çünkü biz büyüdük, koskocaman adamlar ve kadınlar olduk. Oysa biz 'çünkü biz büyüdük' dedikçe aslında ne kadar da çocuk olduğumuzu bir kez daha anlıyorduk. Zaman geçiyor evet. Ve bu dünyada zamanın geçmesinden daha önemli şeyler var, farkedebildik mi? Büyük büsbüyük adamlar ve kadınlar olarak içimizdekileri dökebildik mi? Ne zaman karşı karşıya otursak içimizden hep ağlamak geldi. Çünkü biz büyük adamlar ve kadınlar ''öyle ama şu da var''larla büyüdük. Belki de büyümedik, birilerinin gelip sıçtığımız gerçekleri temizlemesini beklemekteyiz. Uzun bir geçmişten sonra hala, birilerinin gelip bizim adımıza kötülüklerle savaşmasını, mutlulukları bize bırakmasını istemekteyiz.

8 Temmuz 2011 Cuma

Aşk bazen insanı hiç dinlemediği şarkıların sözlerine hıçkıra hıçkıra ağlattır.
Aşk bazen insanı altı gün durmak bilmeden yürüse de dünyanın en mutlu kişisi yapar.
Aşk bazen insanı o kadar sarhoş eder ki sevgilinin elinin değdiği nane yaprağını bile senelerce saklarsın.
Aşk bazen insana yaptırmayacağı şeyler yaptırır.
Aşk insanı o kadar iyi tanır ki zayıf noktalarına hapseder
Yürek atmaz belki de insan farketmez.
Aşk öyle bi şeydir ki aylarca yazı yazmamama rağmen gelip buraya haykırmak istettirir.

4 Haziran 2011 Cumartesi

Levrek, hamsi, kalkan... Kader anı Haziran!

Levrek, hamsi, kalkan... Kader anı Haziran!: "“Seninki kaç santim?” kampanyasının sonucu belli oluyor. Tarım Bakanlığı balıkların ve denizlerin geleceğine Haziran’da karar veriyor. İş işten geçmeden, balıklar tükenmeden, daha fazla ertelemeden, hemen şimdi eyleme katıl."

18 Ocak 2011 Salı

Çığlık

Bir an düşündüm de diyerek konuya girmek isterdim ama bir an düşündüm de aslında ben bir an düşünmemiştim. Uzun zamandır düşünüyorum da buraya bir şeyler yazmak gerçekten büyük bir çaba gerektiriyor benim için.
Aslında konuya girmek kavramı da yanlış, konu nedir nerden başlanır, nasıl toparlanır bilmiyorum.
Günde bir kitap bitiren, oldukça boş vakti olan ve sıkıntıdan çıldırmak üzere olan bir insan olarak dünyanın ucube köşesinden, odamdan sesleniyorum:
Bu yazıyı okuyan insanlar bana kitap önerebilir veya beni odamdan çıkmak için ikna edebilir mi?
Şimdi beynimin içinde bir adam diyor ki: ehehehe nasılsa kimse seni duymayacak.
Çoook sempatik ya, canım benim