Bazen düşünüyorum da sanki hayata bulaşıkları makineden toplamak için getirilmişim.
Bizim evde yaşayan birisi olsaydınız eğer, genellikle akşam yemeğinden sonra veya günün herhangi bir saatinde şunu duymaktan bıkarsınız;
''Cansu bulaşıklarııı makineden çıkaaartttt!''
Annemin yaptığı anlatım bozukluğuna mu üzüleyim yoksa kendi kaderime mi bilemedim,
Bulaşık nedir ya?
Benim çıkardığım tabak, çanak her neyse onlar temizlenince yine de isimleri bulaşık mı oluyor?
(Anlatım bozukluğu olmadan dünya daha güzel bir yer, evet)
Bugün de tam hayattaki yegane görevimi yerine getirirken makinenin üstünde yeşil bir şeyin hareket ettiğini gördüm ama sadece bir an.
Renklerle ilgili ciddi sorunlarım var, hala !
Ama iki gündür yaptığım alış-verişe veriyorum bunları
Hayatım boyunca harcamadığım parayı iki günde harcadım, ama artık yeşil bir çantam var, heyoo.
Birkaç gündür deli gibi film izler oldum, dün rastgele bir film açtım. ''The air i breathe'' diye, soluduğum hava imiş türkçeşi, peeh. Bredan Fraser oynuyor ama, onu gördüğüm her filmindeki o salak karakteri silmiş atmış parçalamış bu filmde. O nasıl bir karizmadır!
Onun dışında Avustraliayı izledim, Nicole Kidmandır dedim candır dedim ama 3 saat film mi olur ya? Nasıl sıkıldım nasıl sıkıldım, sıkıntıdan (sakarlıktan değil) koca bir bardak suyu mp3ün, telefonun ve yeni aldığım kitabın üstüne döktüm ve şunu farkettim ki evde yangın çıksa bu evden kurtaracağım ilk şeyler kitaplarım olurmuş. Telefonun üstüne su mu dökülmüş? kim ne yapsın telefonu, burada 'Brida' dururken!
Neyse işte filmin tek güzel yanı hugh Jackmandı heralde.
Max Payne i izledim aynı gece.
Biraz abartmışlar sankii filmi, son sahnelerdeki uçan iblisler özellikle
Ama güzeldi EN AZINDAN SIKICI DEĞİLDİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder